Aşk Sana Benzer

Bugün sizlere gittiğim sinema filminin bende bıraktığı etkileri anlatmak istiyorum.
Filmimizin adı Aşk Sana Benzer.
Başrollerde Fahriye Evcen ve Burak Özçivit var bildiğiniz gibi.
Ikisi de ayrı ayrı sevdiğim oyunculardır.
Lakin bu filmde hayal kırıklığı yaşadım.
Filmin konusu çok azdı. Gereksiz yere uzatılan sahneler gördüm. Hatta filmin son 10 dakikasına kadar gerçekten sıkıldığımı söyleyebilirim.
Rutin iki âşığın tanışma sahneleri, birlikte geçirdikleri günler falan fişman.
Ee ne olacaktı aşk filmi sonuçta.
Ama insan aşk filmi izlerken bile filme kendini kaptırmalı ve aah aah demeli.
Ben sadece oof oof dediğimi hatırlıyorum.
Filmi izleyenler bilir, gerçi daha yeni girdi vizyona ama, belki benim gibi aylardır bu filmi bekleyenler benden önce bile gitmiş olabilirler.
Esas kız yeni bir kasabaya geliyor,esas oğlanla rutin tesadüf üzerine tanışıyorlar. Bla bla bla.
Kız yani Deniz kendisine yeni bir kalacak yer bulmak zorunda kalınca esas oğlan yani Ali yıllardır gitmek istemediği kendi evini ona açıyor. Ali de Ali haa...
Sonra derken Ali, Deniz'e evlenme teklifi ediyor fakat reddediliyor. Var bir sebebi. Deniz'in sırrı ara ara bizlerle paylaşılıyor. Ali, Deniz'i yolundan döndürmeye çalışıyor derken filmin % 80i bitiyor. Buraya kadar ben bir Fahriye Burak'ın zevkini alamadım pek..
Deniz'in sırrının ortaya çıkmasıyla film olaya bağlanıyormuş gibi geliyor.
Ara ara hatırladığı sırrında gösterilen Aykut karakteri pat diye geliyor hayatlarına.
Deniz'in bu adamla var bir bağlantısı. Necidir kimdir anlatılmıyor. Sadece Deniz'in babasını kendisinin öldürdüğünü itiraf ediyor.
Başta bana akıl hastası gibi gelen insan da hayal kırıklığına uğratıyor beni.
Iki adam bir kadın hesabı.
Durumdan rahatsız olmaya başlıyor Deniz. Lakin hiçbir şey söylemiyor Ali'ye.
Neden söylemiyor, neyi saklıyor muamma.
Kendisini tabiri caizse taciz eden bir adamı sağ omzundan vurduğunu söylemiyor. Bir seyirci olarak saklanması gerekli bir şey göremiyorum açıkçası.
Yine klasik ya o  ya ben sahneleri.
Iki adam birbirine silah çekiyor.
Ikisi de birbirini vuruyor.
Film bitti zannediyorum. Ama yo devam ediyor.
Deniz artık ne yaptıysa ne yaşadıysa kendini intihara vuracak. Tam o sırada Ali yetişiyor. Ölmemiş.
Ali'm benim bee..
Zincirleri bağlamış kendine demiri ha saldı ha salacak denize Deniz.
Ali onu tam ikna edip kendi teknesine gelmesi için elini uzatırken Deniz ağır çekimde gömülüyor sulara. Tamam şimdi bitti diyorum.
Hayır bu sefer Ali de kendini bağlıyor zincire ve demirle birlikte atlıyor suya.
Asıl şimdi bitti diyorum kesin bitti.
Denizde sadece karşılıklı boş iki tekne.
Ali diye sesleniyor Deniz.
Ali'nin kurduğu hayali yaşarken görüyoruz kendisini.
Ali orda olmasına ama çocukları olan Ali var.
Yatıyor Deniz denize karşı. Kapatıyor gözlerini Ali ile yaptıkları gibi.
Işte bende film asıl burda başlıyor.
Ali yavaş adımlarla çıkıyor denizden.
Bu sahne bana Twilight Şafak Vakti'nde vampirlerin sudan çıkışını da anımsatıyor biraz :)
Beyazlar içinde sudan çıkan Ali,oğlunun başını okşuyor. Deniz'e bir öpücük kondurup yine aynı ağır çekimde denizin derinliklerine doğru yürüyerek gözden kayboluyor.
Hayal gördüğünü sanan Deniz'i ve kumlardaki ıslak ayak izlerini göstermesiyle son buluyor film.
Ee ne oldu şimdi?
Kafamda deli sorular.
Aykut Deniz'in babasını neden öldürüyor?
Deniz buna rağmen neden kendisini Aykut'la gitme mecburiyetinde hissediyor?
Denize çapalarla düşen Ali ve Deniz nasıl kurtuluyor?
-Ali yaralıydı zaten-
En azından birinin birini kurtarırken veya son nefesini verirken hissettiği yaşadığı şeyler gösterilseydi film daha bir derinlik kazanırdı diye düşünüyorum.
Bana göre eksiklikleri olan bir filmdi. Bunların açıklığa kavuşmasını bekledim durdum film boyunca.
En azından Deniz'in mutluluğuna alıkoyan şeyleri öğrenseydik.
Son 10 dakikasında aldım aşk hikayesi tadını.
Güzel değildi diyemem ama biraz hayal kırıklığı yaşadım.
Izlemek isteyenlere iyi seyirler diliyorum.
Bu arada Deniz değil Defne. ;) :)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sisal İpliği

Lyn Skincare Antiaging Ürünleri İncelemesi